Kategoriler

25 Kasım 2014 Salı

Catcher in The Rye

Amerikan Oluşum romanları arasında başı çeken J.D Salinger'ın 1951 yılında yayınlanmış bu kitabında 13 yaşındaki Holden'ın yatılı okulundan kaçıp, " eve gitmeme " serüvenini görüyoruz. Modern zamanların Odisseas'u diyerek bir ironiye götürebilir mi acaba diye sorgulatmakta bir yerde.
Holden kendi dünyası içerisinde "phony" olarak adlandırdığı, yapmacık insanlardan uzaklaşmakta, topluma gönderiler yapmakta olduğunu görüyoruz.
Kendini, uçurumun kenarından düşmekte olan çocukları tutan ve kurtaran biri olarak gören modern zamanların bir kahramanın öyküsü aslında. Kahraman kelimesini sonuna kadar hak ediyor Holden. Uzaklara gitmek isteyen ama gidemeyen, sebebini kızkardeşinin mutluluğunda bulan bir kahraman.

Kimlik oluşturma sürecine tanık olarak okuyucuyu koyan Salinger, bu kimlik oluşturma sürecinde psikolojik ve sosyal yaptırımları harmanlayarak, toplumsal eleştirilerle kitabı okuyucularına sunuyor. Aileyi temele alan bu kimlik süreci, çözümünü yine aile temellerine dayandırıyor.

Salinger, günlük konuşma dilini kullanarak, eğlenceli bir anlatımla okuyuculara sunuyor. Yer yer sizi gülümsetiyor.

Bir solukta bitirilesi bir roman.


7 Kasım 2014 Cuma

Bir Şehir Hikayesi; Sister Carrie

Theodore Dreiser'ın insan içgüdülerine bolca göndermeler yaptığı, Realist akımın önemli eserlerinden biri olan Sister Carrie (Kızkardeşim Carrie) yükselme hırsı ve idealize edilmiş bir lüks yaşam kavramlarıyla dönemin içinde bulunduğu kayıtsız ve yozlaşmış topluma bolca eleştirilerde bulunuyor.
Etik değerlerin düşüşü Carrie ile tasvir edilse de, romandaki her bir karakter aslında, toplumun yozlaşmış kültürünü temsil ediyor. Materyalist yaklaşımlar eleştirilirken, karşımıza "yalnızlık" kaçınılmaz bir son olarak çıkıyor
Realist akımın bir parçası olarak Dreiser, subjektif bir dil kullanmaya çalışıyor, toplum eleştirisi kitabın tamamına hükmetmiş durumda. Tesadüflerin romanda karşınıza çıkmasını ise, insanların aldıkları kararlarda, kendi içgüdüleri ile savaş halinde bulunmalarına rağmen, toplumun onları o yönde karar almalarındaki payına yaptığı eleştirilerden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Naturalist akımı, Realizm'den ayrı düşünemeyeceğimizi ele alırsak, Dreiser'ın yer yer insan içgüdülerine göndermeler yapmasını ve bu içgüdüleri benzetmelere dayandırması kaçınılmaz gibi duruyor. Aynı zamanda Naturalizm'de çevrenin etkilerini belirli bir kayıtsızlıkla okuyuculara sunması Sister Carrie'de karşımıza çıkıyor.

Romanın en son size soracağı soru ise; " Şimdi de böyle şeyler hiç olmuyor mu? "

Keyifli okumalar