Kategoriler

18 Aralık 2012 Salı

Görünmeyen (Invisible)

Bu hafta çok sevdiğim Paul Auster'in Görünmeyen (orjinal ismiyle Invisible) kitabını bitirdim. Tek kelimeyle enfesti. Daha önce böyle kurgulanmış bir kitap okumadım. Bitirdiğimde ise, o kurgusundan, hikayenin bir anda yer değiştirmesinden ve tüm edebi temalardan sonra hayranlıkla kitaba aşık oldum. Kitap içinde kitap, usta bir Auster kurgusu ve yine göndermelerle dolu olaylar, karakterler. Sunset Park'tan çok ama çok daha iyi. Sevdiğim kitapların en üstüne koyabilirim.

Savaşa öfkeli bir kuşak, edebiyatla uğraşan karakterler, yayınevi ve yazar portresinin iki zıt kutup olarak varlığına göndermeler, hala ve hala devam eden siyah beyaz çatışması.. Kitabı analiz ederken tamamen anlatmaktan korkuyorum açıkçası.

Kitabın sonunda sizi şok eden bir gerçekle aniden bitiriyor. Paul Auster'in başyapıtı bence Invisible. 






30 Ekim 2012 Salı

Sunset Park

 Paul Auster'in Sunset Park'ı çıkalı iki yıl oluyor, yeni okuma fırsatı bulabildim. Teori kitaplarıyla cebelleştiğimden şöyle keyifle kitap alamadım uzun zamandır elime. Kitapta bol bol karakter anlatımları, kişilerin uzun uzun hayatlarından kesitler vardı. Karakter odaklıydı, sanki hepsi ana karakter gibiydi. Buraya kadar pek sorun yok, beyzbol hakkında bir çok bilgiyi de okuduk, ( biz Türkler için pek kayda değer bir şey değil malum ) kitabın sonunu öyle bir sabırsızlıkla bekliyorum, öyle hızlı okuyorum ki sabaha karşı bitirdim kitabı,bitirdiğim anda, " olamaz, bitmiş olamaz " diye sayfaları bile kontrol ettim. Kitaba bu sonu yakıştıramadım çözemediğim bir şeyler olduğundan o kadar eminim ki. Belki de Poe'nun Gordom Pym'i gibi mi acaba diye düşünmeden edemedim. Belki çıkar sonunu biri yazar :) Bunların ironi olduğunu belirtmek isterim, ciddiye almayınız.
Auster sürekli " The Best Years of Our Lives " filminden bahsetmiş ve kitabın sonunu onunla bitirmiş. O filmi izlemediğim için, kitabın öylece bitmesine içerledim sanırım. En kısa zamanda o filmi izleyeceğim.

Çevirilere o kadar laf söylerken acaba Türkçe okumamalı mıydım diyorum kendi kendime ? Niyeyse ben bu kitaba çok taktım, çok hayal kırıklığına da uğradım. Belki de kitabın içinde gizli, beklentilerim ve hayal ettiklerim çok fazlaydı. Kitapta da geçmiyor mu zaten? Hayal gücünün tehlikeli olduğunu ve ardından hayal kırıklığının zarar verebileceğini söylüyor. Ne diyeyim, ilk aklıma o geldi, kitap bittikten sonra. Bu sefer de yine Paul Auster'den devam ediyorum Invisible'ı aldım, Türkçe'ye Görünmeyen olarak çevirildi. İki kitabı da bir arada konuşmak daha iyi olabilirdi ama Sunset Park üzerine az buçuk iki kelam yazmadan edemedim.

Ayraçlarda buluşalım.

13 Haziran 2012 Çarşamba

Umutsuz Ev Kadınları, Umutsuz Televizyon Sahnesi

Yayınlandığından beri Umutsuz Ev Kadınlarını takip etmeye çalışıyorum. Biliyorsunuz ki " Desperate Housewives " dizisinin uyarlaması, diziyi 8 sene boyunca izleyenlerdenim. Hatta tekrar tekrar izlerim, hiç de sıkılmam. Dostluklarına, kurnazlıklarına, iş bitirici olmalarına ve mücadelelerine hayranım o umutsuz ev kadınlarının. Geçtiğimiz haftalarda finalini yaparak, bitirdiler. Elimden sanki bir şeyler gitti gibi.
Pazar akşamları, Kanal D de yayınlanıyor uyarlama Umutsuz Ev Kadınları, çoğu replikleri söylenmeden ben söylüyorum. Buraya kadar idare eder, ama karakter uyarlamalarına bakıyorum saç baş yolasım geliyor. Uyarlama adı üstünde, uyarlayın. Bizimkisi uyarlamanın dozunu fazla kaçırmak, resmen alaturkalaştırılmş. Vıcık vıcık arabesk kokuyor. Öncelikle Teri Hatcher'ın canlandırdığı Susan karakterine değinmek istiyorum. Songul Öden bu rolde, kulakları tırmalayan sesiyle, gereğinden çok ama çok fazla olan evhamlı hareketleriyle " sevimli Susan " olmak yerine " gıcık Yasemin " oluyor. Ağzına patlatasım geliyor, bağırdıkça. Eski eşininin uyarlanması ise ayrı feci. Uyarlaması Kenan olan, Karl Mayer, ( Richard Bugi ) işinde başarılı, karizmatik ve çapkın. Ama Kenan nafaka ödemeyen, Paul gibi karizmatik olmayan alaturka biri. İzledikçe göz tırmalıyor.

Dizide benim favorim Lynette Scavo karakteriydi, bunu Ceyda Düvenci, Elif olarak canlandırıyor. Ama karakter uyarlaması kötü olunca oyuncular ne yapsın ? Elif, kariyerinden vazgeçmiş ev kadını olmuş biri, tamam Lynette de böyle ama Elif'e öyle bir hava vermişler ki sanki zaten ev kadını olmak için yaratılmış. Ayrıca Lynette kocasını tabir-i caizse ezikleyen biri, aynı zamanda hazır cevap ve esprili. Dizide en çok Lynette'in tavırlarına ve esprilerine gülerdim ama Elif'ten şimdiye kadar zekice espriler duymadım. Maalesef Elif karakteri de hiç ama hiç olmamış.

Belki en çok uyanlardan biri Bennu Yıldırımlar'ın canlandırdığı Nermin. O da işte kötünün iyisi. Benim saçma bulduğum ise lise mezunu olması. Bree ev kadınlığını çok iyi beceren, üniversite mezunu, kültürlü ve elit bir bayandı. Tam tersi bir profil oluşturmuş Bree ve Nermin.

Son olarak Zeliş karakterine şey söylemek istiyorum. Gabby ya da Gabrielle'i canlandırıyor,yerel bir festivalde birinci seçilen Zeliş ile Vougue'a kapak olmuş Gabrielle arasında çok ama çok fark var.
Önemli noktalar hep saçma bir şekilde uyarlanmış. Bu uyarlama dizi çabuk biter gider, bitmezse de lütfen bitsin. Gerçekten çok ama çok gözümü tırmalıyor. Küçük noktaların birleşimiyle harika bir diziye dönüşen Desperate Housewives son yılların şaheserlerinden biriydi. Genç,yaşlı, ev kadını, öğrenci herkes izliyordu fakat Umutsuz Ev Kadınları'nı sadece bir kaç grup profil insan izliyor. Olmamış hiç olmamış !






3 Haziran 2012 Pazar

neden kıyıda köşede yazdım ?

pazar günleri sabahı huzuru tadında, yeşil çay aromalı oradan buradan esinlendiğim, çok da zaruri olmayan yazılarımı burada paylaşmak istedim. modern zamanlarda kitap okumak için zamanı bile zor bulabildiğim şu günlerde, elime kalem alıp kıyıda köşede yazdığım yazılarımı yayınlayacağım. kıyıda köşede yazmak dediğimde aklıma sanki gizli gizli yazılmış yazılar ve Charlotte Perkins Gilman'ın" Sarı Duvar Kağıtları " esas ismiyle, "The Yellow Wall Paper " öyküsü geliyor. Eve kapatılmış, not alır gibi gizli gizli yazılar yazan, depresif bir kadını anlatıyor. Bu blogda yayınlayacağım yazılar bu tatta değil. Daha çok gündelik hayatın satır aralarında sıkışmyş, gülümseten anlardan oluşan, zaman zaman eleştirdiğim bazen de üzüldüğüm olayları anlatacağım.

Bergamotlu çay tadında keyiflerle.
Sevgiler, Saygılar. =)