Kategoriler

29 Aralık 2013 Pazar

Kordon'dan Bir Kaç Kare

İzmirli'ler çok iyi bilir ve çok severler Kordon'u, ya da İzmir'e uğrama fırsatını bulanların İzmir'le alakalı akıllarında yer edindiği yerdir. Özellikle siyah beyaz dalgalı taşları özeldir, sanki bir tek Kordon'da vardır. Ben bu postumda çok geniş yer veremeyeceğim ama en kısa zamanda en güzel kareler ile güncelleyeceğim.
Sevgiler. 






19 Ekim 2013 Cumartesi

B.B King

Blues'un efsane ismi, B.B King, belki de ona saygımdan hayranlığımdan böyle bir yazı yazma gereği duydum. Aslında onu anlatmak yerine sadece dinlemek gerekiyor. Rolling Stone dergisine göre dünyanın en iyi 3. gitaristi kimine göre yaşayan efsane.

Uzun zaman önce bir tekno marketin orta kısımlarında bulunan sepetlerin birinde görmüş, gördüğüm an hemen almış olduğum bir albümü var elimde Legendary Gold adında. Her dinlediğimde (ki ısrarla albümünden dinliyorum) bu albüme sahip olduğum için mutlu oluyorum ve B.B King'in melodileri de öte yandan huzur veriyor.


Ve gitarı Lucille hakkında 





Sevdiğim iki müzisyen bir arada, Thriller Is Gone 



17 Ekim 2013 Perşembe

Sırça Fanus

Akıcı anlatıma sahip ve bir yandan değişken atmosferlerle çevrili bir roman; Sırça Fanus.

Sylvia Plath'in yazdığı bu tek roman, tarih kitaplarında göremeyeceğimiz o dönemin buhranlarını, aykırı sesleri de bize göstermeyi başarıyor. Kendi özgeçmişine dayandırıyor, her satırda Plath'i okuduğumu bilmek ayrıca güzeldi benim için.

Roman bir üniversite öğrencisinin sorunlarıyla başlıyor ama bundan çok daha fazlası var, belki de anlamlandırmaya çalışmak, çoğu zaman da kadın olmanın getirdiği zorunluluklara karşı bir ses.




4 Nisan 2013 Perşembe

" Bir Kitap Okudum ve Hayatım Değişti " ; The Feminine Mystique

" Erkek düşmanlığı " olarak aptal kutusundan hayatımıza taşan bir ideolojiydi aslında feminizm. Kadının ikinci sınıf olarak görülmemesi adına, doğuştan kazanılan haklar için yapılan bu kutsal mücadeleyi böyle tanımlamak beni gerçekten bezdiriyor.
İşte tam bu bunalmışlığın arasında bir kitap düşüveriyor önüme, The Feminine Mystique, Betty Friedan'ın 1963'te yayınlanan, kendi dönemini sarsan bir kitap tabir-i caizse. Kadınlara biçilmiş rollere karşı çıkan ve bu yaftalanmalara karşı durabilen bir kitap.
O zamanlarda Times dergisi Amerikan Kadınları hakkında yazı yazıyor ve dönemin en mutlu kadınlarının onlar olduğunu ve mutlu olmak için her şeye sahip olduklarını yazıyor. Ama bir sorun var diyor Betty Friedan, " bir dakika her şey öyle değil ki" diyor ve başlıyor çalışmalarına, ev kadınlarını merkeze koyuyor, roller ve istekler arasındaki uyuşmazlıklar çerçevesinde onların mutsuzluklarını dinliyor. Ortaya böylesine güzel bir kitap çıkıyor.
Ben kitabı anlatmak istemiyorum, kitaplardan çıkacak her şey kişiye özel olduğunu düşünüyorum. Ana tema çıkarmaya da davet etmiyorum :)
Çok etkileyici bir kitap, o Rosenbergler'in olduğu herkesin birer paranoya halinde olup, başkaldırışların asla ifade edilemediği o korku salgını olan günlerden bahsettiğini anımsamak kitaba başlarken sizlere iyi bir önbilgi olacaktır.


1 Mart 2013 Cuma

Mim'lendimm :)

Sorularla olan Mimler daha bir zevkli oluyor sanki, okuması da yazması da, bu benim ilk Mim'im o yüzden hemen cevapladım, yazdım :)  Sevgili arkadaşımYelkenliKız unutmamış Mimlemiş kendisine kocaman teşekkürler ediyorum, inan zevkle cevapladım sorularını.


1

1-  En mutlu olduğunuz anı nasıl tanımlarsınız ?
- Bütün dertlerimi unutmuş, sevinç çığlıkları atmamak için zor tutuyordum kendimi tabi yüzümde kocaman aptal bir gülümseme vardı, kalbim küt küt atıyordu :)

2-    Hayatınızda değeri asla eksilmeyen kişi kimdir?
- Kesinlikle biricik kızım

3-  En sevdiğin yazı tarzı ve yazar kimdir?
-Paul Auster'i çok severim. Kitapların genellikle kurgularına bakıyorum, usta bir dille kurgulanmış kitaplar ilgimi çekiyor.

4-  Sevdiğiniz kişiden nasıl bir evlenme teklifi aldınız veya almayı isterdiniz?
-Bir anda oldu her şey, ben uzun uzun, hararetli hararetli bir şey anlatırken bir anda " benimle evlenir misin ? " diye sormuştu ve 10 saniye kadar bakakalmıştım. 

5-  En sevdiğiniz mevsim hangisidir ve neden?
-Sonbahar'ı seviyorum, verdiği hüzün sanki beni mutlu ediyor ve ilkbahar, yaz, sonbaharı mevsimlerinin verdiği rahatsızlıklarının hiç birini yaşatmıyor :)

6-  Yaptığınıza asla pişman olmadığınız en kötü şey nedir?
Bu soruyu okuduğumda aklıma ilk gelen şey, dün kızımı severken poposunu ısırmıştım ama öyle bir canı yandı ki, saatlerce ağladı, gözlerinden yaşlar oluk oldu aktı, poposunun üzerinde oturmak istemedi. Önce çok üzüldüm tabi ama sonra " iyi ki yaptım yapmasam içimde kalırdı " dedim :))

7-  Takip etmekten en çok keyif aldığınız blog hangisidir?
-Açıkçası çok fazla blog takip edemiyorum ama YelkenliKız bir yazı yayınlarsa okuyorum mutlaka

8-  En sevdiğiniz içeçek nedir?
- Buzlu çaylara bayılırım favorim, Fuse Tea Mango Ananas ve Lipton Green Tea ama bunu pek fazla bulamıyorum eskisi kadar

9-  Ayakkabı numaranız nedir?
Tam olarak 38.5 :)

10- Vazgeçemediğiniz abur cubur ürün hangisidir?
Cips 

11-   En büyük idealiniz nedir?
-Bu fazla mı spesifik olur bilemiyorum ama kariyerimde geleceğimi kendim belirlemek istiyorum açıkçası. 



26 Şubat 2013 Salı

Pastime Paradise

Her dinlediğimde keyif alıyorum bu şarkıdan, aslında barış çağrısına mermiyle karşılık almak gibi bir his yaşatıyor. Sözleri ise umut verici bazen de hayal kırıklığı yaşatıyor, melodisi gibi inişli çıkışlı. Bu şarkının gitgide çirkenleşen dünyanın daha iyi bir yer olması dileğiyle yazıldı, söylendi. Stevie Wonder, Patti Smith hatta altyapısını Pastime Paradise'dan alarak Coolio hepsi belirli yıllarda seslendirdiler. 
Ben Patti Smith'in cover'ına bayılıyorum, sanki ağlamaklı, hüzünlü şarkıya yeniden hayat vermiş diriltmiş adeta. Daha iyi bir dünya dileğini tüm dünyaya duyurmak istediği ortada aslında, orjinalinden daha iyi olan coverlardan biri.

İşte tam da içinde bulunduğum dünyayı sorgularken, midemin kaldıramayacağı haberleri okurken, gelecekten umutsuz olduğumu hissettiğim zaman Patti Smith'in dissipation, race relations, consolation, segregation, dispensation, isolation, exploitation, mutilation, mutations, miscreation, confirmation...








15 Ocak 2013 Salı

Gittikçe Daha Çok Okumuyoruz..

Evet, gittikçe daha çok okumuyoruz. Belki bu bir öğretmenin, eğitimcinin en büyük sıkıntısı; kitaplardan ve satırlardan uzak öğrenciler..  "
Gitgide daha az okuyan bir nesil geliyor

Kitap okumak, gerçekten büyük bir serüven, onun üzerine konuşmak tartışmak da öyle. En çok güzel olan, bireyin serüveni değil midir zaten, başladığı yerde bitmemesi değil midir? Bunu neden önemsemiyoruz ?

Başkası ne düşünüyorsa onu ezberlemek kadar öğrenciyi körelten bir şey yok. Belki de bu yüzden kitaplardan bu kadar soğuduk, bu kadar düşmanca bakıyoruz onlara. Oysa bilinmeyeni çözmek, yorumlamak, bir maceraya atılmak ne zamandan beri ilgi çekmez oldu ?